6 Kasım 2016 Pazar

Muhammed: Allah'ın Elçisi filmi

Mecidi’nin filminin Türkiye’de vizyona girmesi epey vakit aldı. Vizyona girdiğinden beri de çoğunlukla Sünni kaynaklara uygun olup olmadığıyla alakalı olarak tartışılmaya devam ediliyor. 
Filmi izleme fırsatı bulana kadar bu tartışmalara mümkün olduğunca kulağımı tıkamaya çalıştım. Muhtemelen sonrasında da bu eleştirilerin çok kâle alacağım eleştiriler olmayacağını düşünüyordum. Çünkü Türkiye’de üreten insanlara karşı alınan tavır genellikle yapıcı olmaktan uzak. Mesela bir Türk filmi ya da yabancı film için; toplumumuzu şöyle yansıtıyor, bize bunu demek istiyor deyip art niyet aramalar, taraf almalar gani.
Bu konuyu geçip filme geliyorum. 
İlk önce şunu belirtmem gerekir ki Mecidi gerçekten büyük çaba sarf etmiş ve büyük bir iş ortaya koymaya çalışmış. Eleştirirken bunları görmezden gelmek haksızlık olur. Ön çalışmalar, senaryo çalışmaları, film için kurulan aynı zamanda bu gibi çalışmalara ev sahipliği yapabilecek film platosu vs. bunlar epey emek isteyen ve zahmetli şeyler. Bunlar biliniyor ama yine de belirtmem gerekir diye düşündüm.
Ardından filmi izlerken beğenip beğenmememle alakasız olarak aklıma gelen şeylerden birisi şu ki, sinemanın bir kültürü yansıtmadaki önemi çok büyük. Konu ne olursa olsun bir şekilde anlatıcıyı yakalıyorsunuz ve ona dair düşünceleriniz oluyor. Böyle bir filmin İranlı oyuncularla, Farsça çekilmiş olması eminin onlar adına bir gurur kaynağıdır. (Tabi film İran'da da en az Tr'de olduğu kadar hararetli tartışılıyor)
İlk olarak şunu fark ettim ki filmi izlerken konu hakkında ön bilgiye sahip olmakla olmamak arasında çok derin farklılıklar var. Mecidi’nin bunu aşamadığı yerler var ki, bazı yerlerde temel bilgileri koymuş, sebep sonuç ilişkilerini biz kuruyormuşuz gibi oluyor. Bense sinemaya giderken, filmin bunları aşıp, kitaplarda bulamadığımız yerlere doğru da gidebilmesini bekliyordum. O anlamda hayaller-gerçekler durumu oluyor biraz:)
Ayrıca sosyolojik durumdan haberdar oluyor muyuz, evet ancak bunları anlatmaya çalıştığı yerler, bize genellik ifade etmekten ziyade, arada meydana gelen hadiseler gibi görünüyor. Bunun yanında peygamberin kişiliğini aktarmaya çalıştığı sahneler bir ön bilgi olmadan düşününce anlamsızlaşıyor.
Tabi  peygamberin filmde nasıl yer alacağı sadece bu filme ait bir tartışma konusu değilken, Mecidi onu altyazılarla konuşturarak bu problemi aşmaya çalışıyor. Bunun verdiği zorluk sebebiyle de olacak ki, bu kısımlar biraz daha zayıf kalıyor. Bir an sessizlik olması, diyalogların yetersiz kalması. Bu sahnelerde insan hep acaba başka nasıl bu durum aşılabilirdi diye düşünüyor. 
Son eleştirim biraz subjektif mi, yoksa teknik mi emin olamıyorum ama; film yaparken kendi toplumundan daha genel bir kitleye hitap ediyorsan, en azından "anlatıcı" bulunan kısımları, yani doğrudan izleyiciye bir söz söyleyen ve duygu taşıması beklenen konuşmayı kurgularken o dili bilmeyenlere de dinletmek gerekir bence. Çünkü kendi dilinde o duyguyu yükleyen sesin aktarmaya çalıştığı his dışarıdan aynı şekilde algılanamayabilir. Benim de, Farsça güzel bir dil olmasına rağmen filmin başında sese takılmış olmam dikkatimi çekmişti.