29 Mayıs 2015 Cuma

Aklımda yer eden birkaç satır


Ama, düşüncesi son derece Güneyliydi. Uygulamaya gelince, kesin kararları müthiş tereddütlerle karşılaşacaktı. Tıpkı, deniz ortasında bulundukları zaman, güçlerini ne yana yöneteceklerini, yelkenlerini hangi açıdan şişireceklerini bilemeyen gençler gibi. Başlangıçta kendini çılgıncasına çalışmaya vermek istedi. Ama, kısa zaman sonra, ilişkiler kurmak ihtiyacına kapıldı, böylesi ona daha çekici göründü.  - Eugene de Rastignac için, Goriot Baba

İstanbul'daki günlerini hatırladı. Paris'te sevdiği kadınla kavga etmiş, başını alıp yola çıkmıştı. Bir müddet vaktini boşu boşuna geçirmiş, sonra yalnızlıktan kurtulamıyacağını, ne yapsa kendisini büsbütün yalnız hissettiğini görünce tutmuş, ondan öncekine, yani kendisini bırakıp giden bir kadına mektup yazmıştı. bu mektubunda, ne yaptıysa yalnızlıktan bir türlü kurtulamadığını yazıyor ve anlatıyordu....Kilimanjaro'nun Karları

İnsanın kitapla haşır neşir olduğu çoklukta onlarla dost olması boşuna bir sebepten değilmiş, böylece anladım. Okudukça kendini bulmak, kendinden bir şey bulmak ihtimali artıyor ve buldukça da daha sıkı sıkıya sarılıyorsun onlara. Kendini bir yere koyup, sonra diğerlerine de içtenlikle bakıyorsun.
Goriot Baba'yı bir yıl önce okudum. Belki biraz daha önce de olabilir ama alıntıladığım satırlar dün okumuşum gibi aklımda. Kitaba başladığımda okumakta zorlanmış, üsluba zor alışmıştım ama biraz devam edince onun akışında kendime bir yer bulmuş ve Paris'in ortamlarında gezerken bu sözlerle karşılaşmıştım. Burada bir durup düşünmeye ve kendimi de güneyliliğimden pay biçerek sorgulamaya başlamıştım. Sonra bu güneyli düşüncesi benim için de mi geçerliydi pek karar veremedim.
Ardından bu final döneminin sıkıntısından, psikolojisinden kaçarken Kilimanjaro'nun Dağları'nı aldım elime. Hemingway'in birkaç öyküsünü okumuştum ama kitaptaki öykülerin yarısını okuduğumu, sonra da nerede okuduğumu bilmiyordum. İlginç geldi ama kitapta geçen, alıntıladığım cümleler beni daha çok etkiledi.
Yalnızlık hissi hiçbir şekilde yok olmayan, bazen görmezden gelinebilen, bazen unutulabilen ama düşünüldüğünde insanın her zaman hissedebileceği bir şey bence. Üniversite hayatımın sonuna gelirken, geride kalan ve bu dünyaya mahkum olan hiçbir şeyin insanın hayatındaki yalnızlığı gideremeyeceğini gördüm. Her seferinde yeni bir umut olduğunu, fakat umutların da genelde hep henüz yaşanmamış olanlardan olduğunu, fakat bu durumun daha önce tekrarlanıp aynı kapıya çıkmış olduğunu da gördüm. Bu metinde geçen tecrübeler benim hayatımdakilerden tamamiyle farklı da olsa, insanı bambaşka yaşanmışlıkların, meselelerin aynı şeyi düşünmeye itmesiyle ve aynı duyguları yaşatmasıyla bana aslında insanın ruhundaki yalnızlığın ne kadar da herkes için geçerli olduğunu düşündürüyor.
Ve hâlâ düşünmeye devam ediyorum.